Bir Fırtına Tuttu Bizi
Ayfer Vardar ve Dilek Türkan birlikte düet yapmışlar. >> Bir fırtına tuttu Bizi'yi dinliyorum bu satirlari yazarken. Ah. Duygular gibi dile gelmez, kelimeye dökülmez bir şeyi anlatıyor şarkılar, siirler. Incelikli isler, idraki artiriyor diyor Sinan Hocam.
Eğer kişi anda değilse, bilinçli bir farkındalıkla yaşamıyorsa, hayatı çoğunlukla otomatik tepkilerle, geçmişten gelen kalıplarla, korkularla veya arzularla sürdürüyor. Bu da, dış etkenlerin kişiyi yönlendirmesine, yani bir nevi “yaşamın başına gelmesine” yol açıyor. O zaman da sanki kader bizi seçmiş gibi oluyor. Ama belki de biz kendi seçimimizi ertelemiş, bilinci devreye sokmayı unutmuş olmuyor muyuz? "Niye bunlar başıma geliyor ?" O bilinci henüz uyandir(a)madiğin icin iste. Bu, insanın kendi kaderinde özne olabilmesi için atması gereken ilk adımdır belki de.
Insan, yaşadığı olaylardan çok, o olaylara yüklediği anlamlarla yaşıyor gibi görünüyor. Ve çoğu zaman da acı, olayın kendisinden değil, bizim o olaya biçtiğimiz hikayeden kaynaklanıyor.. Bu hikayeyi yazanın da ben olduğumu hatırlarsam, yeniden yazabilme ihtimali doğar. Belki hikayem tamamen silinmez, ama tonunu değiştirebilirim. Ve o zaman bakış açım da, hislerim de, eylemlerim de değişebilir.
Dünyamizi stabillestirmek icin yapmadigimiz baska ne kaldi bilmiyorum. Biz “düzen” kurmaya çalıştık, sabitlik aradık, güvenlik inşa etmeye uğraştık — ama hayat, doğa, varoluş… hepsi kaotik, değişken, bilinmez. Ve biz bu kaosun evlatlarıyız. Doğa bir düzene göre çalışıyor ama bu düzen bizim düzen tanımımıza pek uymuyor gibi. Biz simetrik, öngörülebilir, tekrar eden şeyler istiyoruz. Oysa doğada denge bile bir salınımdır; hep hareketlidir. Stabil değil, dinamiktir.
"Kaosu evcilleştirmeye çalışıyoruz, ama onunla dans etmeyi öğrenemedik." Ev, iş, düzen, kariyer, sigorta, pasaport, kimlik numarası, plan, proje, strateji, saatler… Hepsi kontrol illüzyonu yaratıyor. Ama biri bir taş attığında suya, her şey dalgalanıyor..
doğa her defasında şunu fısıldıyor sanki:
“Sen de benim gibisin. Düzensizliğinle tam, çelişkinle gerçek, savruluşunla canlısın.”
Belki artık kaosla savaşmayı bırakmalıyım.
Belki onunla bir dans kurmalıyım.
Bazen volkan gibi patlamalıyım, içimdekini arıta arıta.
Bazen rüzgar gibi esmeliyim, yönsüz ama özgür.
Ve belki, bütün bu "olmuyor işte" diye haykırdığım anlar…
Olmaması gerekenin olmamasıdır.
Olmakta olanın ise — ta kendisi.
Bir firtinadir tuttu bizi. Ah. O bizim kavusmalarimiz a güzel yarim, mahşere kaldı.
Sevgiyle dostlarım, hep sevgi ile.
Yorumlar
Yorum Gönder