Prometheus’un Armağanı
Bugün biraz mitolojiden gideceğim. İnsanlık, başta çıplaktı. Ne pençesi vardı, ne postu. Ne uçabiliyordu ne de hızlı koşabiliyordu. Diğer hayvanların aksine, doğanın sunduğu hiçbir doğal savunma mekanizmasına sahip değildi. Ta ki Prometheus ve Epimetheus, tanrılardan ateşi çalıp insanlara verene kadar. Prometheus yalnızca ateşi değil, onunla birlikte dil, zanaat, çiftçilik, dikiş ve dini ritüellerin bilgisini de getirmişti. Bütün bu beceriler, insanı doğaya karşı daha dirençli kılmıştı. Ancak Protagoras’a göre, Zeus insanlara bir armağan daha verdi: birbirlerine bağ kurma, arkadaşlık geliştirme, işbirliği yapabilme kapasitesi . Fakat bu kapasite, tohum halindeydi. Protagoras der ki: "İnsanlar bu tohumu filizlendirmek için ancak öğrenerek, öğreterek ve birlikte yaşayarak bir uygarlık kurabilirler." Yani hediye verilmişti, ama onu nasıl kullanacağımızı birlikte öğrenmemiz gerekiyordu. Aksi takdirde bu armağan, bir hiçti. İnançları, gelenekleri, kuralları ve hatta bilgeli...